Edebiyat Dergisi
Yayınları
7336. Gösterim
Yedi İklim Dergisi, Sayı: 58, Ocak 1995
Bağlanma, Nuri Pakdil’in büyük gönül erlerinden Fethi Gemuhluoğlu’nun hatırasına adadığı bir saygı örneğidir. Alışılmış hatıra ya da armağan kitaplarından farklı olarak Bağlanma; sanatın çağın metal aynasındaki donuk görüntüsünü eritip, maddeden manaya bir yol gösteriştir.
İnsanlığın efendisinin yol göstericiliğinin sonsuz kılavuzluğunu çağlardan çağlara soluklu nefesleriyle götürenler, parıltılarını kendi ekseninde toplayan dolunaylardır. Onlar billûr gönül kementleriyle sonsuzluğa bağlarlar başka gönülleri. İşte bağlanma kitabında bu olgu, bir mütevazilik yatağında usul usul kuşatır okuyucuyu. Her satır çağın içinde ilerler. Bu ilerleyişte isimler, sıfatlar aradan kalkmış, öğreten ve öğrenen, duyuran ve duyan kalmıştır. ‘Ben’ vurgusuyla insanı, ‘O’ vurgusuyla insanı esas yola çağıranı nitelemekle eserde anlam ve bütünlük genişlemekte; bir yoğun-metin haline gelmektedir. Sınırları daralmayan, kelimelerden kelimelere dalga dalga yayılan, genişleyen bir metin.
Ben, vurgusunu kuşanan anlatıcı önce bir tanışma arzusundadır. Fakat böyle bir kuşanma zorlu bir dağ yamacı gibidir. O yamaçta tanışmak ve tanışmamak arası gelgitler, tereddütler nice zigzaglar çizer. Sonra sanat ağır basar ve yamaç eriyiverir: “Gir içeri tanış’ diyorlardı. Sanırım bir yıl böyle geçti. Bir ilkyaz akşamıydı. (Çok iyi anımsıyorum bunu). Tüm gözüpekliğimi bir silah gibi kuşanarak vardım. Gene bir kaç kişi vardı içerde. Görünce bu denli yakından, bir evrenin dolduğunu içime (vurgu benim-s.ü.) hemen duyumsadım.” Sanatçı, sanatının gergefini söz ibrişimleriyle dokurken, hayatı hikmetin hırkasıyla üşümekten kurtaran gergef ustasından da elbette bir evren genişliğini tadacaktı. Çünkü böyle gergef ustaları, ‘insan kalbinin, o kalpteki manevi yaraların büyük onarım’ ustalarıydılar. Sanatçı hayatının sayfalarından konuşturarak çağa çıkmak adını verdiği Bağlanma’nın ilk bölümüyle eserini hatıralar yumağından, zamanın çok boyutlu söz kitâbelerine adım adım yaklaştırır. Artık gönülden gönüle bir sır köprüsü kurulmuş insan gündeme gelmiştir.
Bağlanma kitabının ikinci bölümünde ‘İnsan Gündemde’ başlığıyla sanatçı, insanı boyaynasına çıkartır. Değerlendirme görüntüleri çağ içinde yalnızlık, bunalım ve tedirginliklerle silüet halini alsa da netlik konusunda sıkıntı yoktur. Değilmi ki bir gönül erinin feneri aynaya vurmaktadır: “İnsanın büyük tasarımlar içinde olmasının güzelliğini O öğretti bana... Öğretimizin evrenselliğini, insancıllığını durmadan, hep yeni algılayımlar, yaklaşımlar içinde vurgulardı”. O vurgu içinde gelinen nokta, ölümsüzlükten başka birşey değildi. Oysa hayatın içinde nefes alıyorduk. Fakat ölüm hayatın içinde sürekli solunan birşey olmalı değil miydi? Elbette öyle. Çünkü mana çeşmesinde ölmeden önce ölmek sırrını yudumlamak, sanatçıya dünyanın ve dünya ötesinin kapılarını açıyordu.
beyit:
bilmezler tanımazlar anlam bir muammadır
saçılır dilden dile şemsî tebrîz mülkünde
İnsanın yorumunda süren bölümlerde sanatçı, bağlanmayı bir bütünlüğe kavuşturmanın verdiği engin huzurla artık rahat ve kararlı bir yolda yürümektedir. O yol içinde insandan topluma, toplumdan ülkeye edinilen verimler, sayfalara dökülür: “Kişi düştüğü yerden kalkar ayağa, derdi bana. “Sanatla başladı yurdumuzda yabancılaşma gene sanatla atılacak yurt dışına” Eklerdi: Sanatla kalkacağız ayağa”
Damar Derinlerde ve Gecenin Tanıkları adını taşıyan bölümlerde sanatçı, gönül erinin kılâvuzluğu altında bilincin izini sürmeyi sürdürür. Bilinç bir ezelî kazanımdır. Sürekli olarak rahmanî eğilimi ağır basan kazanım ama çağın baskılarıyla insan, bu eğilimi çoğu zaman unutmuş ve kaybetmiştir. İşte bu noktada sanatın kıvılcımı bilincin kavını tutuşturma görevini üstlenir. Bağlanmanın gönül kılâvuzu da bu hedefi gösterir durur.
şiir:
bir sofraysa dünya boşluğa yayılmış
oturalım biz de ezelî bir nasibe
çağ erisin yüzümüzün güzelim buğusunda
kuşlarla güllerle uçurumlarda
Bağlanma kitabında gittikçe kendini aradan çekip çıkaran sanatçı, kılâvuzla sayfaları adeta başbaşa bırakır. Yalnızca tanıklığını yüklenir bu başbaşa kalışın. O zaman bize, size ve hepimize kılâvuzun, o gizli gönül erinin yorumları ulaşır, tanımları ulaşır, aydınlatımları erişir. Ve böylece eser, esas hedefini yakalar. O hedef bilince emeği geçene en büyük saygıyı sunmaktır. O hedef ilmin kapısının vurgusuyla bir harf öğretene köle olmaktır.
Selam çağlar boyu böyle bir bağlanmayı gerçekleştirenlere.
beyit:
gün geçti gece geçti çalıverdi saat
“ölümsüzlük” dediler vaktin oğulları
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |