Edebiyat Dergisi
Yayınları
12008. Gösterim
Milli Gazete, Sanat, 21 Aralık 1977
xEdebiyat dergisinde İNSAN’a, onun tüm sorunlarına yeryüzü açısından bakılır, yurdumuzdan söz edilirken tüm yeryüzü de vurgulanır. Özellikle, Nuri Pakdil’le sanat ve edebiyat dünyamızda başlayan bu devinim, başlı başına bir inceleme alanı oluşturacak güçte ve nitelikte görünüyor. Görüyoruz bu yaklaşımı xEdebiyat dergisinin her sayısında Edebiyat dergisinin Türkiye’de büyük yankılar yapması da, içeriğindeki bu evrensellikten, bu insancıllıktan, bu barışçıl sıcaklığından ileri gelmiyor mu? Tüm eleştirmenler, yazarlar da dergideki bu insan sıcaklığını söylemiyorlar mı? Derginin ilginçliği de, biraz da bundan ileri gelmiyor mu?
Nuri Pakdil, Edebiyat’ın Kasım 1977 sayısındaki “Karabasan” başlıklı yazısında, gene evrensel bir yaklaşımla, “tüm insanlığın bir şeyle sıkıştırıldığını” yazıyor. Şöyle deniyor yazının başlarında: “Neyle sıkıştırılıyor insanlık? Gerilla ile korsanla sıkıştırılmıyor doğrudan, ‘sonuçlar’ın doğuracağı konum sıkıştırıyor insanlığı. Batı toplumunun, Batı uygarlığının sayrılıklı halinden çıkmadı mı ortaya bunlar, gerilla ile korsan? Bir bakıma anamalcılığın, sömürünün, baskının, soykırımının bir sonucu olarak da bakılamaz mı bunlara?”
Yazar, bu saptayımından, bu vurgulayımından sonra, Asya’daki, Ortadoğu’daki, Afrika’daki ve Latin Amerika’daki sömürülere değiniyor. Yazıdaki en önemli vurgulayımlardan biri şu bence: “Şiddet’in devleti ele geçirmesi insanlığın sonudur kuşkusuz, ama ‘devlet’in de şiddetin simgesi olması o denli ürkünç bir tehlike doğuruyor. Devletin beni öldürmemesi için devlete başkaldırmam mı gerekiyor? Asıl o zaman, benim bu edimimi beni öldürmek için bir gerekçe olarak kullanıyor devlet”.
Bunu bir ‘ikilem’ olarak görüyor yazar. Gide gide yeryüzü, “devlet denilen örgütle insanın öldürüldüğü” bir tuhaf, bir acaip alana mı dönüşecektir? Türk yazarlarında, hatta dünya yazarlarında çok az rastladığımız çok ileri bir düşünce aşamasını gösteriyor bu saptayımlar, bu vurgulamıylar. İnsanın, bu denli ürkünç ikilem karşısında bir çıkış yolu bulması ancak ve ancak ‘insan sıcaklığını’ yeniden duyumsamasıyla olası olmayacak mı? Zaten, ‘devlet denilen örgütün’ de ötesine, sınırsız bir evrenselliğe ancak ‘insan sıcaklığı’ ile ulaşabilecek değil miyiz? Bunu, Tanrı inancından başka ne duyumsatabilir insana?
Bir de, “fatihlerin yeryüzüne en karanlık dönemlerde geleceklerine“ değiniyor yazar. Nuri Pakdil, sürekli olarak çağımız insanının ‘trajiğini’ yazsa da, gene O’nu okurken hep umut doluyor içime.
İnsandan umudumu kesince anlamsızlaşacağımı biliyorum çünkü.
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |