Edebiyat Dergisi
Yayınları
7270. Gösterim
Milli Gazete, Sanat, 14 Eylül 1978
Bir uygarlık; hayatı, hayatın tüm kesitlerini belirliyor. Kentler içinde bu böyle. Kentler de uygarlığın ürünü, uygarlığın somut bir yansıtıcısıdır.
Ankara’da yaşayanlar bilirler, olumsuzluk gibi duruyor Ankara. Giderek de büyüyor bu olumsuzluk. Yazın da böyle, kışın da böyle. Nuri Pakdil şöyle diyor Ankara için Edebiyat Dergisinin Ağustos sayısında, “Bir Yazarın Notları”nda: “Her yıl artar bir de cehennemi Ankara’nın: unutuyoruz bir önceki yılın cehennemini. Geçen yıl nasıldı cehennemi Ankara’nın? CEHENNEMLER UNUTULMAMALI.”
Selçuk Baran’ın “Anaların Hakkı” adlı öykü kitabında “Mısırlar” başlıklı bir öykü var. Öykü kişilerinden biri olan Kenan, Ankara’nın bu olumsuzluğu içinde yaşamaktadır. Kentten sözederken: “Fikret “Sis” şiirini İstanbul için yazmadı. Şu içinde boğulduğumuz kahrolası kent için yazdı. “Bir zulmet-i beyza ki peyapey mütezayid”. Kenan’ın “kahrolası” dediği bu kente Nuri Pakdil de “Biat II” adlı kitabında “bir buçuk milyona yakın insanın cellâtı” der. Aynı kitabın “Cellât” başlıklı yazısından bir bölüm alıyorum buraya; yazar bu kent karşısında yazarların alacağı konuma değinir: “Şimdilerde Türkiye’nin en büyük edebiyat olayı, bir buçuk milyona yakın insanı bir karabasan altında işkenceye tabi tutan bu kentin konumu olmalıdır. Sorumlu yazar, bu işkence önündeki davranışıyla çıkacaktır ortaya.” Selçuk Baran bu sorumluluğu yüklenen bir yazar, bu konumun bilincinde bir yazar. Kenan şöyle der yine aynı öykünün bir yerinde: “Bana kalırsa suçluyuz biz. Evet, inanıyorum buna. Suçlu, günahkâr, pis yaratıklar olduğumuza inanıyorum. Madem koca ülke buradan idare ediliyor.”
Nedir, “kendini suçlu, görmekte” de kalırsa bu tavır, edilgin bir tavırdır. Bu durum karşısında etkin bir konum almak gerekiyor. “Çünkü insandır söz konusu olan” (Biat II, sayfa: 84)
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |