Edebiyat Dergisi
Yayınları
13955. Gösterim
Milli Gazete, 15 Haziran 1974
Yerli düşünce büyük doğumların sancısını çekmektedir. Yazarlarımız toplum dinamiğini yoğun bir düzeye ulaştırmakla beklenen doğumun muştucuları olarak ülkemiz bunalımının muhasebesine girişmişlerdir. Çağımız insanı da aynı bunalımı paylaşmaktadır. Neticede insanımız günübirlikten evrensele yönelecektir.
Yerli düşüncede görülen kıpırdanış günümüzde daha da yoğunluk kazandı. Edebiyat Dergisi ve Edebiyat Dergisi Yayınları bunlardan biri görünümünde. Başkentte önceleri dergi imkânlarıyla başlatılan hesaplaşma, yayın hayatını da içine alarak gücünü ortaya koydu. Son kitabı Umut; Oyun, Nuri Pakdil.
Umut, teknik yönüyle zor bir eser. Bu sebepten yadırganıyor. Belki de bu zorluk, gününden çok ilerde bir nitelik taşımasından ileri bir nitelik taşımasından ileri geliyor. Ülkemiz tiyatro imkânları ile böyle bir eserin sahnelenmesi oldukça güç. Esere karşı duyulan ürkeklik, şartların gözönünde bulundurulmasından da ileri gelebilir.
Yapılan eleştiriler gösterdi ki, dikkat çektiğimiz bütün bu problemler “Umut” için kusur teşkil etmiyor. Sözkonusu eleştiriler oyunun izlediği biçim ve konu üzerineydi genellikle.
Özellikle izlediği biçim üzerine yapılan eleştirilerde tutarsız yorumlar yer aldı. Tutarsız diyorum, çünkü: yapılan eleştiriler hem eserden, hem de bizden uzak noktada. Yerli düşünce adına yapılan eleştiriler ölçü getirirlerken kendi içinde ve tutarlı bir biçimde getirmelidirler. Nuri Pakdil ve eserleri için yapılan “Ataç” benzetmesi, baştan, yerli düşüncenin eleştirisine ters düşmekte. Zira dünya görüşü temelden farklı iki sanatçıyı aynı çizgide olarak değerlendirmek yanlış bir yol eleştiri için. Bugün bu tip eleştiriyi yapan eleştirmenler unutmasınlar ki “Ataç dili” diye karşı çıktıkları dili realite olarak hem kendileri, hem de tüm yeni kuşak kullanmakta. Daha ileri giderek diyebiliriz ki “Ataç dili” bugün, eskimiş, demode olmuştur. Tutarsızlık bu noktada beliriyor.
Konu olarak yadırganış ve tutarsız eleştiriler de aynı noktada. Bir kere şunu belirtelim: “Umut” muhteva olarak çağın problemlerine alışılmışın dışında bir biçimde iniyor. İlk bakışta, batı tipi bir eser olduğu kanaatini vermesi eleştirmenleri yanıltıyor. Tanzimatın başlattığı ve bu gün zirve noktasına ulaşan batı humması, ülkemizi bunalımların içinde kıvrandırmaktadır. Bu yüzden çağlar boyu bunalan batıyla -kısmen de olsa- ülkemiz problemleri özdeştir. “Umut” ülke gerçeklerini bu yönüyle ele alarak, ona bulunduğu konumun yanlış olduğunu hatırlatmaktadır. Ülkemiz problemlerine bu şekilde bir yaklaşım, gerçeklerden kaçma değil, gerçeklere kucak açmaktır. Ona konumunu hatırlatmaktır.
Bütün bunlar batılılaşma hastalığına tutulduğumuz günden bugüne sanatımıza ve edebiyatımıza belli kıstaslar çerçevesinde yön verilememesindedir. Necip Fazıl ve Sezai Karakoç birer sanat kuramcısı değil, sürdürdükleri kavgada kişiliklerine özgü sağlam bir tutum izleyen birer hakikat savaşçısıdırlar.
“Umut”, doğum sancısı çeken toplumumuzun bir habercisidir. Bu yönüyle evrenseldir. Evrensel kavgamızın yapı taşlarından biridir. Gün geçtikçe çoğalacaktır da. Nuri Pakdil”i ve “Umut”u kutlarız.
EDY © 2002 - 2016 | Hata Bildirin | Yasal Uyarılar | eMail Kayıt | Mobil Cihazda Aç | +90 532 291 7896 |